Bolücüler: Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül

Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan

Benim halkım müslüman olunca unutkan oldu. Türkiye’yi Avrupa Parlamentosu’na şikayet eden iki kişi Türkiye’ye Cumhurbaşkanı oldu. O günler öyleydi. Avrupa ile ABD, Türkiye’de ne isterse, o olurdu. Halk bilmezdi, ancak bunlardan biri Ermeni kökenli Van’dan Kayseri’ye göçmüş müslüman olmuş Ermeniler’den Abdullah Gül, ötekide Yahudi-Gürcü Rize’den Istanbul’a göçmüş müslüman olmuş Yahudiler’den Recep Tayyip Erdoğan’dır.

İkiside kardinal Fethullah Gülen ile el-ele olmuşlardı.

recep tayyip erdoğan

recep tayyip erdoğan

Erdogan iş başında!!!

Erdogan iş başında!!!

Erdogan iş başında!!!

AKP’li Mehmet Metiner anlatıyor

Osmanlı Ocakları vurgunu

Osmanlı Ocakları

Osmanlı Ocakları’na “kendi başkanından” şok suçlamalar!

Ekim 18, 2015 |
Osmanlı Ocakları vurgunu

Osmanlı Ocakları vurgunu

Osmanlı Ocakları Ankara İl Başkanı, oluşumun Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Müsteşarı Fidan’ın ismini kullanarak para topladığını iddia etti.

Bazı sivil toplum örgütleri ile siyasi parti binaları ve basın kuruluşlarına yönelik eylemlerde ismi geçen Osmanlı Ocakları hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Eski Osmanlı Ocakları Ankara İl Başkanı Sedat Yılmaz, BİMER’e başvurarak Osmanlı Ocaklarının; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın adını kullanarak para yani “haraç” topladıklarını iddia etti.

“CUMHURBAŞKANI VE MİT MÜSTEŞARI’NIN ADINI KULLANIYORLAR”

Eski Osmanlı Ocakları Ankara İl Başkanı Sedat Yılmaz, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) başvurarak Osmanlı Ocakları’nın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ismini kullanarak para toplayıp dolandırıcılık yaptığını iddia etti. BİMER, gelen şikâyet dilekçesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na ileterek inceleme yapılması istendi. BİMER’in yazısı üzerine ise Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Hazırlık Bürosu, Osmanlı Ocakları ile ilgili 7 Mayıs 2015’de 2015/65284 sayı numaralı dosya ile soruşturma başlattı. Cumhuriyet Başsavcılığı, suçlamalarda bulunan Sedat Yılmaz’ı çağırarak bilgisine başvurdu. Hürriyet’in haberine göre; Sedat Yılmaz, BİMER’e ilettiği şikâyet dilekçesi ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği ifadesinde özetle şu iddialara yer verdi:

“SAHTEKÂR OLDUKLARINI ÖĞRENDİM”

“Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismini kullanarak kurulduğunu öğrendiğim Osmanlı Ocakları adı altında dernekleşen sivil toplum kuruluşunun şu anki il başkanıyım. Tamamen Sayın Cumhurbaşkanımıza duyduğum derin sevgi ve saygıdan bu derneğe üye oldum. Daha sonra bu derneğin Sayın Cumhurbaşkanımızın adını kullanarak gelir elde etmeye çalışan sahtekârlar olduğunu öğrendim. Bana 10 bin adet dergi verdiler ve 3 gün içinde bu dergilerin bedeli olarak 50 bin lirayı acilen getirmemi istediler. Beni göreve çağırırken Sayın Cumhurbaşkanımız ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın seçtiğini söylediler. Ben de buna güvenerek çevremdeki arkadaşlarımı böyle bir oluşuma hizmet etmeye davet ettim ve bazı ilçelerde teşkilatmayı tamamladım. Daha sonra eski yöneticilerden Tuncer Bey bu adamların sahtekâr olduğunu bana telefonla anlattı. Şu an mağdur bir durumdayım. Hâlâ bu organizasyonda Sayın Cumhurbaşkanımız var mı yok mu bilmiyorum. Lütfen bana yardımcı olun.”

Osmanlı Ocakları kimdir, nasıl bir oluşumdur?

Osmanlı Ocakları kimdir, nasıl bir oluşumdur?

“DAHA ÇARPICI BİLGİLER VAR”

Sedat Yılmaz, şikâyetinin ardından yönetim kuruluyla birlikte Osmanlı Ocakları’ndan istifa ettiğini söyledi. Yılmaz, “Bu konuda önümüzdeki günlerde çok daha çarpıcı bilgiler aktaracağım, şu an şunun bilinmesini istiyorum: Beni görevden almadılar, gerçek yüzlerini görünce yönetimimle birlikte istifa ettim” dedi. Osmanlı Ocakları Genel Merkezi’nin, haklarında şikâyette bulunan Yılmaz’ın yerine Ankara İl Başkanlığı’na vekaleten Özgür Karabıyık’ı atadığı öğrenildi.

Recep Tayyip Erdoğan'ın Isviçre bankalarında yatan akçaları

Recep Tayyip Erdoğan’ın Isviçre bankalarında yatan akçaları

Recep Tayyip Erdoğan'ın Isviçre bankalarında yatan akçaları

Recep Tayyip Erdoğan’ın Isviçre bankalarında yatan akçaları

Recep Tayyip Erdoğan

Emine Erdoğan Belçika’da lüks mağazayı kapattı

Emine Erdoğan Belçika’da lüks mağazayı kapattı

Ekim 6, 2015 |

Belçika basını, Emine Erdoğan’ın alışveriş yaptığı mağazaları kapattığını yazdı

Resmi temaslar için Brüksel’de bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, alışveriş yaptığı mağazaları kapattığı Belçika basınında yer aldı.

Belçika’nın Fransızca yayın yapan gazetesi Le Capitale, ‘Türkiye Cumhurbaşkanı’nın eşi Emine Erdoğan, Louise Caddesi’ndeki mağazaları kendi alışverişi için kapattı’ başlıklı haberinde, Emine Erdoğan’ın lüks mağazaları, kendi alışverişi sırasında bir saat boyunca kapattırdığını ve başka müşterilerin girişine izin verilmediğini yazdı.

Haberde, Saint Josse ilçe kurul üyesi Thierry Balsat isimli bir Belçika vatandaşının cep telefonuyla çekip, Facebook’ta paylaştığı bir video gösterildi. Le Capitale gazetesi, müşterilerin görüşlerini aktardığı haberde, Emine Erdoğan’ın ziyaret ettiği bazı mağazaları kendi güvenlik görevlilerine kapattırdığını belirtti. Saint Josse ilçe kurul üyesi Thierry Balsat yaklaşık bir saat boyunca sokağa el koyulduğunu duyururken, Facebook hesabına yüklediği videoda, “Longchamp’a müşterilerin girişine engel olan güvenlik görevlisi açıkça görülüyor” ifadesini kullandı.

Fethullah Gülen Hocaefendi: Recep Tayyip Erdoğan'ın suyu ısındı.

Fethullah Gülen Hocaefendi ad vermeden AKP’ye yüklendi

Gülen Cemaati’nin Pensilvanya’da yaşayan lideri Fethullah Gülen hocaefendi, yeni yayınlanan sohbetinde yine çok konuşulacak açıklamalar yaptı. Gülen isim vermeden AKP’ye yüklendi ve şöyle dedi: “Çok yakın bir gelecekte, saman çöpü gibi sağa-sola savrulduklarını gördüğünüzde o Kârûn’un servetine imrenip de “Keşke bizim de olsaydı!” falan diyen insanlar gibi, -hakikati görünce- “Allah’a hamdolsun ki, Allah bizi onlar gibi etmedi!” diye ferih-fahur sevineceksiniz, Allah’a hamd u senada bulunacaksınız.”

http://odatv.com/vid_video.php?id=8D7F3

Fethullah Gülen Hocaefendi: Recep Tayyip Erdoğan'ın suyu ısındı.

Fethullah Gülen Hocaefendi: Recep Tayyip Erdoğan’ın suyu ısındı.

İŞTE FETHULLAH GÜLEN’İN AÇIKLAMALARINDAN O BÖLÜM VE VİDEOSU “(…) O şatafata, o debdebeye, o ihtişama bakıp da bir şey oluyorlar zannetmeyin. Burada ben akıbetleriyle alakalı bir şey derken sadece, adet-i ilahiyeye dayanarak arzediyorum: Çok yakın bir gelecekte, saman çöpü gibi sağa-sola savrulduklarını gördüğünüzde o Kârûn’un servetine imrenip de “Keşke bizim de olsaydı!” falan diyen insanlar gibi, -hakikati görünce- “Allah’a hamdolsun ki, Allah bizi onlar gibi etmedi!” diye ferih-fahur sevineceksiniz, Allah’a hamd u senada bulunacaksınız. (…)”

KENAN DAĞGÜN

KENAN DAGGÜN

Image

Bu gördüğünüz sözde ülkücüler, yıllarca ülkücü dernekleri sömürdüler, MIT ile ortak çalıştılar. Şimdide MIT istedi diye AKP için Ülkü Ocaklarını içerden çökertmeye çalıştılar.

Kenan Dağgün yıllarca Belçika’da Türk Federasyon başkanlığı yaptı. Federasyonu soydu soğana çevirdi. Evli iken 5 çocuklu kadınla gizli yaşadı. Kendisinin karısıda başka ülkücü ile gizlice yaşadı. bunlar kendilerini iyi sayan ülkücüler.

Türkeş’e çok bağlılar, çünkü o günlerde dernekleri soyabildiler. Ahhh o günler geri gelse?

Şimdide Recep Tayyip Erdogan’ın örtülü ödenegini yiyorlar.

Bunların bir ortak özellikleride Türk karşıtı olmalarıdır.

Her bok oldu. Federasyon Başkanı, mafiya başkanı, dolandırıcıların başkanı. En sonunda ikinci elden kadınları yönetme derneği başkanı oldu.

FETHULLAH GÜLEN: ERDOĞAN İKİYÜZLÜ BİRİSİDİR.

Gülen, açıklamasında ‘Çok kötü şeyler duyabilirsiniz, rica ediyorum ben, aynıyla mukabelede bulunmamak lazım’ diyor.
 
İŞTE O AÇIKLAMADAN SATIRBAŞLARI:

Image

Kimden gelirse gelsin sıkıntılar olgunlaşmanın en önemli yollarındandır. Öyle olmasaydı, Allah en sevdiği ibâdını adeta bir hamur teknesinde yoğurmaz ve yoğrulmalarına meydan vermezdi.

Tazyikler, ezilmeler, sıkıntılar ve arzumuza göre yaşama imkânlarından mahrum bırakılmalar karşısında Cenâb-ı Hakk’ın murâd-ı sübhânîsini arzularımıza tercih etmemiz lazım.

Zât-ı Ulûhiyet’in takdirini memnuniyetle karşılamanın yanında, Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın (aleyhi elfü elfi salâtin ve selâm) nübüvvetine ve İslam dinine kanaat etme de çok önemlidir. Fiilî ve kavlî duadan sonra -netice ne olursa olsun- kader ve kazayı gönül hoşnutluğuyla karşılama bu kanaatin de gereğidir.

Image

ALLAH AKILLA İNSANLARIN GÖZÜNÜ AÇMIŞ

Esasen, insan aklı, insan mantık ve muhakemesi -bunların hepsini tek bir şey kabul etmek de mümkündür- nübüvvet ve onun vaadettiklerini kabullenip, bu feyyaz kaynaktan tam yararlanabildiği müddetçe, bir yandan kendi alanının serhaddine ulaşma yoluna girerken, diğer yandan da başkalarını aldatan birer vasıta durumuna düşmekten kurtulmuş olur/olacaktır. Her şeyden evvel, böyle davranmada, bütün varlık ve eşyaya hükmeden sonsuz kudret ve muhit ilme teslim olma gibi bir husus söz konusudur. İsterseniz siz buna, akıl ve mantık ürünlerini, akılla, mantıkla elde edilen değişik projeleri ve farklı alanlardaki araştırmaları, tecrübeleri, yani bütün arzî olanları semavîleştirmek, arazî olanlarda da cevherin ruhunu aksettirmek için her şeyi vahye test ettirme de diyebilirsiniz. Aslında aklı yaratan da Allah’tır, ona vahiy ile derinleşme yolunu gösteren de… Allah, akılla insanların gözünü açmış, vahiyle de aklın doğru görüp, doğru düşünmesini sağlayarak, ona daha geniş bir muhakeme alanı hazırlamıştır; hazırlamış ve o kuşatıcı beyanıyla insanlar üzerinde bağlayıcı hüccetini ikame etmiştir. Tabir-i diğerle Allah, bütünü birden kucaklayan vahiy müessesesini, her zaman dağınık ve birbirinden kopuk bir durum arzeden akıl ve muhakemenin farklı yollarını birleştirecek ve bunların mukayese ürünlerini de test edebilecek bir laboratuar haline getirmiştir.

Image

EĞİTİM MÜESSESELERİ PROBLEMLERİ HAL İLE HALLETMENİN ÇABASI

Kitap ve Sünnet endazesinden geçmiş ve İcma’ya muhalefeti görülmemiş bir şekilde irşad hizmeti ve mefkureyi ikâme gayreti devamlı olmalıdır. Yurtiçi ve yurtdışındaki eğitim müesseseleri böyle bir hizmet anlayışının neticesi ve problemleri “hal ile halletme” çabasının meyvesidir.

CİHAT EDEN KİM

Lügat manası, Allah’ın kelimesini yüceltmek demek olan “i’lâ-yı kelimetullah”, ıstılahta Allah’ın adını veya İslâm dininin tevhid akîdesini şanına uygun bir biçimde yüceltip yayma manasına gelir. Bu terim “cihat” kelimesiyle de ifade edilmektedir. Peygamber Efendimiz, gerçek manada Allah uğrunda cihat edenin kim olduğu sorusuna cevap verirken şöyle buyurmuştur: “Sadece Allah’ın adı yüce olsun diye (i’lâ-yı kelimetullah için) cihat eden kişi Allah yolundadır.” Allah’a îman ve O’nun nâm-ı celîlîni i’lâ etme gayreti müminlik şiarıdır. Aslında, Allah’ın adı zatında yücedir, o her zaman âlîdir. Fakat, “O’nun adını yüceltme” ifadesini kendi idrakimiz itibariyle, kendi ufkumuzu aydınlatma açısından kullanıyoruz.. i’lâ-yı kelimetullah derken, kararmaya yüz tutmuş kalblerin kir ve lekelerinden arındırılarak asıl sahibine hazır hâle getirilmesini, gönül tahtının Mâlikü’l-Mülk’e, Melikü’l-Mülûk’e arz edilmesini ve Yaratıcı ile kullar arasındaki engellerin kaldırılmasını kastediyoruz. İşte bu niyetle yola çıkmış ve bir kısım hizmetlere azmetmişseniz, meselenin Kur’an ve Sünnet’e uygun olmasına bakıp kim ne derse desin yolunuza devam etmelisiniz. Unutmamalısınız ki, İnsanlığın İftihar Tablosu’nun hiçbir tavrı yanlış değildi; fakat, O’nun bile bir sürü muhalifi vardı.

İÇ ALEMLERİNDE SESSİZ UYUYAN GULYABANİ BİRDEN HORTLAMIŞ VE BUZAĞI OLARAK ŞEKİLLENMİŞTİ

Kur’an, “Mûsâ (aleyhisselam) Tevrat’ı almak için ayrıldıktan sonra ümmeti, zinet takımlarından, böğürür gibi ses çıkaran bir buzağı heykeli yapıp tanrı edindiler. Görmemişler miydi ki o heykel onlara hitap edemiyordu, kendilerine yol da gösteremiyordu. Fakat buna rağmen onu tanrı edindiler ve zalimlerden oldular.” (A’raf, 7/148) der. Demek ki, atmosferin büyük ölçüde eşrâra kalması ya da ferağı, İsrailoğulları’nda buzağı düşüncesinin hortlamasına müsait bir zemin oluşturmuştu. Kendi iç âlemlerinde sessiz uyuyan o gulyabâni gibi düşünceler, birden hortlamış ve buzağı olarak şekillenmişti. Orada Sâmirî’nin –ki o da İsrailoğullarındandır– söylediği şey ise sadece kuru bir mazeretti; Hz. Musa’nın “Senin zorun nedir ey Sâmirî?” demesine karşılık o“Ben onların görmediklerini gördüm.” cevabını vermişti. Çoğu müfessir, meseleye, Sâmirî, Cibrîl’in bastığı yerden bir avuç toprak aldı ve onu buzağı yapımında kullandı şeklinde yaklaşmışlardır ki, bu gerçekten öyle de olabilir; evet o, nasıl gönüllerin ve ruhların dirilmesine vesile olan ilâhî vahyi taşıyordu; cansız cesetlerde hayat kaynağı da olabilirdi. Bu açıdan da onun ayağını bastığı yerler yeşerebilir, oradan alınan bir avuç toprakla bütün ölüler dirilebilir. Ne var ki, bunun doğruluğunu gösteren sağlam bir hadis bulmak mümkün değildir. Buradaki asıl husus, Kur’ân’ın Hazreti Musa’nın diliyle ifade ettiği gibi, bunun bir fitne ve imtihan olmasıdır.

DAĞINIK İNSANLARIN RÜYALARI DA KİRLİDİR

İffetsizliğe düşme insanı dağınıklığa götürür. Dağınık insanların rüyaları da kirlidir, hayalleri de kirlidir. Tevhid-i kıble etme, sadece O’na yönelme, öyle bir konsantrasyon, insanın zekasını öyle keskinleştirir ki, o mevzuda bin tane dâhinin halledemediği meseleyi halleder. Enbiya-yı izam öyleydiler, onların iffetlerine, ismetlerine, fetanetlerine, idraklerine, büyüklüklerine aklımız ermez. Fakat, buna rağmen onlara da itiraz ediyorlardı.

BİRİLERİNE ENGEL ÇIKARMA

Önemli olan mesele, Allah ne demişse onu yapmaktır. Bunu yaparken de falana muarız olma, filanın rağmına davranma, birilerine engel çıkarma veya “birileri bir şey yaparken biz niye onları bu güzergahta tek başlarına bırakıyoruz” gibi kıskanma/rekabet etme mülahazalarıyla yapmamalıdır. Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnet-i Sahiha’nın sabit disiplinlerine uygunluk içinde yapılırsa, orada tereddüt yaşamamak ve engellemeye çalışan kim olursa olsun, onları görmezden gelmek lazım. “Bir kapı bend ederse bin kapı eyler kuşad / Hazreti Allah, efendi, Müfettihu’l-ebvab’dır.” (Şemsî)

HİÇ PRESLER ARASINDA EZİLMEDEN KURTULDUĞUMU GÖRMEDİM… HER ZAMAN ÜZERİME GELDİLER

Şimdiye kadar ben çok samimi bir müslüman olduğumu iddia edemem ama işin doğrusu hayatımı O’ndan başka bir şeye bağladığımı söylersem, Allah’ın o mevzudaki teveccühüne karşı saygısızlık yapmış olurum; bu da tahdis-i nimettir. Elli defa engeller olmuştur. Kendimi bildiğimden bu yana hiç presler arasında ezilmeden kurtulduğumu görmedim. Buradaki de öyle bir şey. Her zaman üzerime geldiler. Cenab-ı Hak aldı, bir yerden bir yere koydu, bir yerden bir yere koydu.. sizi de öyle… Hep böyle olagelmiştir. Fakat bunlar kat’iyen ye’se atmamalı, bizi inkisara uğratmamalı, yapmamız gereken şeylerden bizi geri koymamalı.

Hidayet sizin aklî, fikrî, ihtisâsî bütün letâifinizi hakikati arama istikametinde kullanma sonucu, Allah’ın sizin içinizde yakacağı bir meşaledir. Siz esbaba tevessül edersiniz, Allah o meşaleyi içinizde yakar, tutuşturur, projektör gibi.. her şeyi doğru olarak görürsünüz, O’na ait bir şeydir. Sa’d-ı Taftazani’nin ifadesiyle, “İman, Cenâb-ı Hakk’ın, istediği kulunun kalbine, cüz-ü ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği birnurdur.”

Üstad Hazretleri, bu mevzuyla alâkalı Celâleddin Harzemşah’ın bir mülâhazasını nakleder: Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı ve etbâı ona demişler: “Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek.” O demiş: “Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakk’ın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek O’nun vazifesidir.” Şe’n-i rububiyetin gereğine karışmam, ne dilerse onu yapar.

KİMSEYİ KARŞISINA ALMAMALI

Her mü’min bu mülahazaya bağlı, Kitap ve Sünnet çerçevesinde yapması gerekli olan şeyleri yapmalı, ne dostun vefasızlığından, ne de düşmanın cefasından sarsılmamalı. Kimseyi de karşısına almamalı, garazî hareket etmemeli, yaptığı şeyler tepki edalı olmamalı; bunlar ihlası yıkan, götüren şeylerdir. Fakat, doğru bildiği şeyin müdafaasından da geriye durmamalı. Aksi takdirde doğruya karşı saygısızlık yapmış olur.

EN ZOR ŞEY GÖNÜLLERE GİRMEKTİR

En zor şey gönüllere girmektir; bir yerde yaptığı hizmetler bitince, kenarda oturmayı istemeyip yeni bir vazife daha talep eden insanlara bunu biz yaptırtabilir miyiz? Belli ki burada bir meşiet-i ilahi var. İyilik yapıyor, iyiliğe doymuyor,“Hel min mezîd-Daha yok mu?” diyorlar. Akl-ı selim, hiss-i selim, ruh-u selim diyor ki: “İnsanlık adına bir şey yapacaksak, yol bu, yöntem bu!..”

ÇOK KÖTÜ ŞEYLER DUYABİLİRSİNİZ… RİCA EDİYORUM…

Çok kötü şeyler duyabilirsiniz; rica ediyorum ben, aynıyla mukabelede bulunmamak lazım. Şimdilerde Twitter denen şeyler var; iyi şeylere tercüman olursa, Allah’ın rahmeti; insanları birbirine düşürüyorsa, Allah’ın belası şey. İnsanlar birbirine atıp duruyorlar. İnsanlar bu atmalara geliyor, bu defa da onlar atıyorlar.

BİRİSİ DİYEBİLİR Kİ ‘MASKE DÜŞTÜ’

Birisi diyebilir ki “Maske düştü!..” A be birader, sen mü’minsin, yapma bunu. Eğer Kıtmirin maskesi olsaydı kırk seneden beri ehl-i dalalet onun yakasından elini çekerdi. 1960, 1970, 1980 ve 28 Şubat’ta preslendim. Ama sana demiyorum, “Niye senin yakana elini uzatmıyor?” Hazreti Musa, Hazreti İsa ve Peygamber Efendimiz (alâ seyyidinâ ve aleyhimessalâtü vesselam) yakalarını başkalarından kurtarabildiler mi? Bence senin kendi durumunu bir kere daha gözden geçirmen lazım. Ama ben, bana kalırsa, bu kadarcık da olsa bunları dememeliyim. İncinsek de incitmemeliyiz, kırılsak da kırmamalıyız.

BİZE DÜŞEN EYVALLAH ETMEKTİR

Hep gönül alıcı bir tarzda hareket etmeli, nazargâh-ı ilahi olan kalblere kat’iyen dokunmamalıyız. Bize düşen şey “Eyvallah!..” etmektir.

BEKLENTİLERE İŞİ BAĞLAMAMAK LAZIM

İlle herkes tarafından kabul edilmek, tahsin edilmek, hüsn-ü kabulle karşılanmak, takdir görmek.. bu türlü beklentilere girmemeli. Yapacağı şeyleri belli beklentilere bağlamış insanlar, hayatta başarılı olamamışlardır. Muvakkaten bazı şeyler sergilemiş olsalar bile bir muhalif rüzgâr karşısında savrulup gitmişlerdir. Beklentilere işi bağlamamak lazım. Bizim beklediğimiz bir şey var, o da Allah’ın hoşnutluğu ve bizim o meseleyi ihlasla O’na karşı sunmamızdır.

KİMSEYE FİRAVUN DEME, NEMRUT DEME

Ne kin ne garaz ne nefret, ne kimseye firavun deme ne Nemrut deme ne de tiran deme!.. Fakat söylenen sözleri bazıları biraz numara/droba bakarak, güzergâh takip ederek üzerlerine alıyorlarsa, kendi yanlış te’villeriyle, tefsirleriyle meseleyi yanlış yorumluyor, kendilerine karşı saygısızlık yapıyorlar.

ALLAH’IN EKSTRADAN VERDİĞİ KİMSELER ‘AL SANA BİR OKUL‘ DİYORLAR

Unutulması gerekli olan şeyler dünya ve dünya nimetleridir. Dünya debdebesi dünya saltanatıdır. Allah’ın ekstradan verdiği kimseler de “Al sana bir okul, bir yurt, bir okuma salonu…” diyorlar. Size bu kadar güven duyuluyorsa, bu sizin kredinizdir. Bence kendi hesabınıza ondan bir şey koparmak suretiyle o krediyi kaybetmeyin; bu defa o yol tıkanır ve bypass yapmakla da açamazsınız onu. Güven sarsılmamalı, herkes sizi nasıl biliyorsa öyle bilmeli, ruhunuzun ufkuna yürüyeceğiniz ana kadar… Dünyaya çıplak olarak geldiniz; kefeniniz için sağa-sola koşmalı, “Acaba bu garibe bir kefen bulabilir miyiz?” demeliler. ‘

Recep Tayyip Erdoğan kimdir?

CIA, AKP’yi kurdurdu. Erdoğan’ıda başına getirdi.